Saturday, February 25, 2006

Sitem et
Kırıl bana
Beni geç vakit
Tek başıma suya yolla
Bahçede yüzünü öteye çevir
Güle hayret ediyormuş gibi yap
Gülümseyerek konuşta başkalarıyla
Somurt, avluda sadece ikimiz kalınca...

Wednesday, February 22, 2006


Köşeyi dönsem ölüm..
Düz gitsem hayat...
Gölgeler içindeyim...
Sen imkansızsın...
Sensizlik imkansız...
Aşk imkansız...

Friday, February 17, 2006

"Ona gulebiliyorsaniz, onunla birlikte yasayabilirsiniz."
ERMA BOMBECK
Zorluklari Nukteyle Karsilayin
Size sorulmasindan nefret ettiginiz bir soru var mi? Size endise veren olaylar oluyor mu?
Nukteli dovus sanatinda usta olun. Endise verici soru ve durumlarin asabinizi bozmasina izin vermemek icin, kendinize hazir cevaplardan bir repertuvar olusturun.
San Fransisko havaalaninda karsilastigim genc bir adam bana neseli dovus sanatinin cok guzel bir ornegini sundu. Havaalaninin uzun koridorlarindan birinde yuruyen kaldirimin uzerinde giderken, karsi yonden glen bandin uzerindeki bir hareket dikkatimi cekmisti. Cok uzun boylu bir adam bana dogru geliyordu ve arka tarafta bazi insanlar elleriyle ona dogru isaret ederek kikir kikir guluyorlardi. Terbiyesizce davranislari beni cok rahatsiz etmisti.
Genc adam daha yakinima geldiginde nicin gulduklerini anladim. Uzerindeki tisortte soyle yaziliydi: HAYIR, BASKETBOLCU DEGILIM. Yanimdan gecerken bir seyler soylemek uzere kendisine dogru dondugumde, birden yuksek sesle gulmeye basladim. Tisortunun arkasinda sunlar okunuyordu: SIZ JOKEY MISINIZ?
Bu genc adamla mutlaka tanismaliydim. Yuruyen kaldirimdan inip pesine dustum. Kendisine yetistigimde nefes nefese sunu sordum: "Bu harika gomlegi nereden buldunuz?"
Agzi kulaklarina varincaya kadar gulumseyerek, " Bu hicbir sey" dedi, "evde bir dolap dolusu daha var. En cok hosuma gidenin uzerinde soyle yazili: "Boyum 2.12 ve burada yukarida hava cok iyi." Aciklamaya devam etti: "On alti yasimdan on sekizime kadar yilda neredeyse otuz santim boy attim. Sokaga bile cikmak istemiyordum, gittigim her yerde insanlar ukalaca sozler sarfediyordu. Sonunda annem soyle dedi: "Eger onlari alt edemiyorsan, sen de onlara katil." Bu yazilari akil eden annem oldu. Simdi disari cikmaya can atiyorum, cunku uzun boyumdan utanmak yerine artik zevk aliyorum."
Ne kadar bilgece ! Size sIkIntI veren bir ozelliginiz ya da durumunuz varsa, onun sizi kizdirmasi yerine, sizin ondan nese duymaniz daha anlamli olmaz mi ?
Tongue Fu - Sozlu Dovus Sanati
Sam Horn

Wednesday, February 15, 2006

Sevgilim yok die de dertlenmeyin, yüreğinizde bir aşk varsa onu da kutlayın bugün…

Eğer ;

O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...

ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz...

ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...

O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...

sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,

ve O, her durduğunuz yerde duruyor,

her baktığınız yerden size bakıyor,

siz keyiflendikçe gülüp,

hüzünlendikçe ağlıyorsa...

dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...

hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse...

elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,

O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...

her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...

her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...

bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,

iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...

iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...

eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...

mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...

kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...


hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...

O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...

ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...

gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;

bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...

uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...

dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa,

nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız

kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...

gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...

Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,

sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...

...o halde bugün sizin gününüz!..

"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.



CAN DÜNDAR


Tuesday, February 14, 2006

Ah
keşke...
Oyunlar oynamasaydık..
Üzülmeseydi şarkılar..
Hala sana yazılıyorlar..
Hala buram buram..
Aşk eski bir yalan..
Adem'le Havva'dan kalan...

Monday, February 13, 2006

Ağlıyor İstanbul..
Ağlıyor kalbim..
Ağlıyoruz ben sensiz...
İstanbul sensiz...
Bahar gelmiş ..Kimin umrunda..
Çiçek açmış, gönlüm ayaz...
Odalar beni esir almış..
Amaan ..aman....
Kader Uğruna....

Sunday, February 12, 2006

Kendimle hesaplaştım yine....
Ne olacak bu halim diye....
Çok gelir üstüme..
Yar bir yandan..
Dostlar bir yandan....
Ne serden gecerim ..
Ne de yardan...
Usandım bu candan....
Sabır sabır Allah..
Her gün kahır Allah...
Usandım canımdan ..
Bıktım be Ya Sabır......
Ne hasta bekler sabahı .
Ne taze ölüyü mezar ..
Ne de şeytan bir günahı.
Seni beklediğim kadar...

Saturday, February 11, 2006

Gitti giden ..
Dönmeyecek...
Kabul et kalbim..
Asla geri dönmeyecek..Hayyat ne zalim!...
Vardır Bir Hayır...

Bir zamanlar Afrika''daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı.
Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir
dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde
götürürdü.

Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin
ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay
karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
"Bunda da bir hayır var!"

Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri
dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı
muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş
ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın başparmağı koptu.
Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:
"Bunda da bir hayır var!"

Kral acı ve öfkeyle bağırdı:
"Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?"
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı.

Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak
durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu.
Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini,
ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da
odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları
tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını
farkettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik
olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde
başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler
ve salıverdiler.

Diğer adamları ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk
parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva
gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan
çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.
"Haklıymışsın!" dedi.
"Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni
bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum.Yaptığım
çok haksız ve kötü bir şeydi."

"Hayır" diye karşılık verdi arkadaşı.
"Bunda da bir hayır var."

"Ne diyorsun Allah aşkına?" diye hayretle bağırdı kral.
"Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir."
"Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil
mi?
Ve sonrasını düşünsene!!!..."



" Yaşantımızda sadece cisimlerin değil , olaylarında üç boyutlu oldugunu
unutmayalım... "

" Biz göremesekte... "

Söyle sevgili hadi söyle..Hiç mi mutlu olmadık?....
Martıları sayarken hiç mi hayal kurmadık!??...
Çok suskun olduğumu söylüyorlar..
Bilseler..
Ruhumun gevezeliğinden konuşmaya fırsat bulamadığımı...

Friday, February 10, 2006


Ben seni bugünde düşündüm...
Gül dedi Bülbül Gül ' e ..
Gül gülmedi gitti..
Bülbül Gül'e ..
Gül Bülbül'e
Yar olmadı gitti...
Sevenler gece ölür ../Bunu yanlız seven bilir...
Kurşun değmiş gibi..hançer yemiş gibi..Sevenler gece ölür...
(Bugün dilime takılan şarkı :P)
 AYNADAKİ ADAM
Kendini kanıtlamaya uğraşında istediğini elde ettiğinde ve           
dünya seni baş tacı yaptığında, aynaya gidip kendine bir bak, ve O adama 
kulak ver.
          Çünkü senin hakkında hüküm vermesi gereken, baban, annen ya 
da eşin değil, yaşamında en belirleyici olan, aynadan sana bakan 
kişidir. Bazıları, senin iyi bir arkadaş ve harika birisi olduğunu 
söyleyebilir. Ama aynadaki adam sana bir serseri olduğunu söyleyecektir, 
gözlerinin içine bakamıyorsan eğer. 
          Asıl memnun edilecek kişi odur; gerisini boş ver. Çünkü bu 
yolculuğun sonuna kadar seninle olan odur. 
          Aynadaki adam dostunsa eğer, en tehlikeli ve zor sınavı 
başardın demektir. Yaşam yoluyla herkesi kandırabilir, ardından övgüler, 
tebrikler alabilirsin; ama aynadaki adamı kandırdıysan, sonunda elde 
edeceğin, acı ve gözyaşıdır. 
                                                YAZARI BİLİNMİYOR 
           
 
 
  
Her şerde bir hayır vardır...

Thursday, February 09, 2006

Hani mutluluktu her aşkın sonu.
Hani sevecektin bir ömür boyu..
Nasıl yaptın zalim sen bana bunu..
Kader diyemezsin sen kendin ettin...
Belkide..
Bir zaman sonra ortada birşeyler meydana geldiğini görebilmek için, illede bir şeyler yapmak gerekmiyor..
Zaman akıp gidince zaten,
hiçbirşey yapmamaklarda birikip,sonunda ortaya birşeyler çıkabiliyor...
Gönül acısından yorurgunm ..
Bir güzele vurgunum ..
Duvarı nem yıkar,insanı gam..
Sızlar içim, sızlar...
Tamam belki atlayamadım uçurumdan...
Kıyamadım yine kendime..
Kandıramadımm korkak yüreğimi
Yapamadım ama...
Gülmeyi unuttum..
Yağmurda yürümeyi..
Baharda çiçekleri koklamayı.
Koşmayı kırlarda..
Vapurda kuşlara yem atmayı

Masum bir çocuğa gıpta ile bakmayı..
Sevmeyi bıraktım.
Aşık olmayı..
İstemeyi bıraktım..
Sahip olmak istemiyorum hiçbirşeye
Yeni bir şey öğrenmek istemiyorum artık..
Yeter artık Dünya!..
Ben artık ezberledim oyununun tüm kurallarını..

Tüm yoların sonu çıkmaz sokak artık biliyorum..
Tamam kıyamadım..

Kıyamadım belki bedenime ama..
Haberin olsun Dünya:
BEN RUHUMU ÇOKTAN ÖLÜME TERKEYLEDİM!
Ölümden bu kadar korkan insan ,yaşamayı göze alacak kadar cesur..ne tuhaf!...